Sohbet

Yalnızlığın biçimini sorguluyorum kendisi ile. Gözgöze geliyoruz, '' veda etmeden gitmeyeceğim.. '' diyorum. üzülüyor tabii ki, yalnız kalacağına. Nicedir bu hâl misafir bizde, yatılı. Şimdi ayrılık moduna girdiğimizden, hissediyorum, belirgin olan haset ve kıskançlık. İlham perilerimi arıyor gözlerim, masa altına gizlenmiş buluyorum sinmiş, belli ki aç!
Perilerden biri söze geldi, arsız olanı; '' unuttun mu öpüştüğünde ağzı ispirto kokan kadınları? '' dedi, fesatça! Sustum, ilham'a havale ettim. Kızdım, dil ovan çorak kalsın! dedim. Hemen de küser işveli şıllık!
Bir de ilham'ın sineği vardır bende, periye inat! vızıldayıp durdu gece boyu. '' unutttun mu, hani şu havada uçarken şak! diye yakalanan sineklere benzediğin günleri? '' dedi, ona da sustum, bir fiske atmak o denli kolayken.
Varsın kimseler anlamasın beni. Ben kendime yeterim! Anlamak için sevdalanmak gerek, tık nefes kalmak gerek, özlemi kavururken benliği, şelalere aldanmamak gerek, yanmalı! O zaman insan dağ olur, taş olur, kuş olur…
dışarda deli saçması bir hayat ve nefes alıp vermelerine sevinen bed bahtlı insanlar var, iki ayaklı hayvanlara inat! Soluksuz tükenmelere meydan okuyacak babayiğitler, ana kucağında, nenni modunda.
Rehberinden göz temasını kesmeyeceksin, kaybolmamak için çölde. Göğsünde ya lale açacak, yahut gül.. işte o zaman cennete asude baharlarda soluklanmak hayat olur. Ölüm mü? o en kolayı..!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *