Altına şerh düşüp, saklayacağım sözlerini ey yâr. Sen/den hissedip, kelimeleri gönüle nakşetmek ne hoş ne hoş.. Gönül maveram seninle hemdem ve heybeme yerleştiriyorum seni katık diye…
Özlem tayflarında yorgun, biçare dolanmalarımın ardına ümid olur diye seni zerk ediyorum damarlarıma. Ne mesut, ne bahtiyar edersin bir bilsen, bir vaktinde gecenin çıkıp da ardınsıra açık kalan kapıdan giriversen; yüreğimin ezgisi ile desem, bilmem ki kâfi gelir mi; hoşgeldin…
Sahi, kalp kalbe karşı mıdır?
Bir kitap var masamda Tayyib Atmaca /Med cezir, bir sayfa açtım senin niyetine…Bak ne yazıyor;"Hayalsen çıkma,düşsen saklanmaya devam et.Ama gerçeksen lütfen çık da seni sobeleyeyim.Her gece körebe olmaktan usandım artık…"
Hasret, gergef olmuş sinemde girift bir kanaviçe, dolanmalarım beyhude tığ etrafında..
Yazdıklarımı hüzün ile okuman bile mükâfat bana. Dağ başlarından haykırıp ovaya yayılan çığlık gibi, tünelin ucunda ki ışık gibi, çocuk saflığında yazıp titremeler gibi..
Elverir gidişlerin dönüşü olmuyorsa, bitsin artık zonklaması şakaklarımın.
Selman Cahit demiş ki; '' Bilmezdim özüm, gamzene meftûn imişim ben '' '' Seni ,sen sevilmiş olasın diye değil, sevgimi ancak sen taşıyabilirsin diye seviyorum…''
Seni ümid etmişliğim.. ellerim düşüyor satırlara..
Yollara revan, diyar diyar gezmelere talibim! Ruhumla duyup kalbimle görmelere talibim.. Sen, canımın rayihası, sen hasretini ilmek edip gözlerime ve aldanmadığım başka göz süzmelere, viran hâllerim..
Kayboldum yine dehliz gözlerinde."Tez dönüşler bekleme benden , sana döneyim yeter" Sen atımın terkisinde ve ben dört nala!
Yükledim yüreğimi bir kuşun kanadına, bak göğüne şimdi.. zarfın rengi mavi.