Ötesi ve berisi düşlerimin… Satırarası sıkışan sevdalarımın, özde yürek olmalı gibi söylenmelerimin; gerçekten bir şey söylemek, bir şey yapmak mıdır? gibisinden dillenmelerimin, giderayak iliştirilmiş tebessümlerin avuntusuyla labirentleri derya-deniz kabullenmelerim, sus payını dudak payı ile karıştırmalarım, yüreğim ve ellerim; hesapsız, avuç-avuç serpmelerim ve beyhûde içlenmelerim, gelgeç yaşattırıldığı için örtüsüz ruhumun hicablarıdır, ötesi ve berisi düşlerimin…
…
…
Aslında, damıtmadan-süzmeden söyleyeceğim kelimelerin tortusudur beni kahreden. Bir aslında daha, ‘şeylerin nasıl olduğu değildir gizemli olan, olduğudur’ ve son bir aslında daha.. ‘şey’ diye başlanan söze ‘ney?!’ diye, feveran etmektir belki de dileğim… Lâkin;
Ben kuş değilim ki; pervasızca uçayım vedahi gönlüm göçmen değil ki avunayım!..
…
…
Ne tuhaf değil mi? seneler geçiyor, zamanla birlikte her şey değişiyor; oysa iğde’nin kokusu hep aynı hep aynı… Vallahi söğüt olmak istiyorum; her yöne meyil veren, her yöne eğilen.. selvi kendi derdine yansın!
…
ayçiçeği olmak istiyorum.. yüzüm güneşe dönük..
Güneşe nispet olsun,bende, ay ve çiçeksiniz.. 🙂