Yazı yazık, çok yazık!
Herşeyimiz laubâli, lâkayd. Kendimize saygımız kalmamış. Heyhat! Farkında değiliz… Çala-kaşık bir hayat sürüyoruz, sürülere burun kıvırarak. Ve yine heyhat! Öyle kıvamdayız ki, artık güdecek kişiye bile ihtiyaç yok. Elele güdülüyoruz! Kimse ‘’ yoğurdum ekşi ‘’ demiyor; oysa hepimizin tadı sirkeye rahmet okutur. Silkelenme isteğimiz de kayıp, hep birlikte sirkteyiz!
Yamuklarla yoğrulu yaşamımız da tek doğru, ufuk çizgisi… Tartı bizden utanır hâlde; üflense bile, tavan da vuracak yer arıyor, içinde bulunduğumuz kefe! Hafifliğimiz, hiçliğimiz ile atbaşı!
‘’ Yağmursuzluk, duasının vaktidir ‘’
(yazdıklarımın hepsi kendi nefsime)